Limansız Gemi
Oysa daha geçen yıl bu zamanlar, deliler gibi test çözüp hayalindeki üniversiteye girme telaşındaydı. Şimdi ülkenin en iyi üniversitelerinden birinde, çok iyi bir bölümde okumaya hak kazanmıştı. Üstelik en büyük hayali yalnız yaşamaktı.
İstediği saatte yatıp, istediği saatte kalkabilecekti. Kıyafetlerini oradan buradan toplamasını isteyecek bir annesi yoktu ortalıkta. Birden burnunun direği sızladı. Annesinin tarhanasını özlediğini fark etti. Şimdi bu pizza yerine, hep burun kıvırdığı o tarhana olsaydı ya... Biraz da pul biber koydum mu, off tadı muhteşem olurdu.
Üniversite sınavına hazırlanan kardeşiyle o tarhana yüzünden az mı kavga ederdi... Babası hep kız kardeşini tutardı. Ahhh... Babasını hatırladı bir anda. “Oğul okuyamadık bari, sen oku “diye neler neler yapmıştı. Gece gündüz demeden çalışıp oğlunu üniversiteye göndermişti.
Aslında o buna layık olmak için hep çaba sarf ediyordu. Notları yüksek, iyi, sevilen bir öğrenciydi. Üniversitede de işler yolundaydı aslında. Ama şu içimdeki boşluk bir türlü dolmuyor diye düşündü.
Pizza kutusunun üzerindeki logonun mavi rengi takıldı gözüne. O mavinin onda çağrıştırdıkları bir bir gözünün önüne geldi. Masmavi gökyüzü. Çocukluğunda öğle uykusuna yatırıldığı zamanlardaki gökyüzü geldi aklına. Yaz tatillerinde annesi onu öğle uykusuna yatırırdı. Bazı günler uykusu olmadığı zaman başını örtüye bürüyüp, uyuyor numarası yapardı ve o örtünün altından küçük bir aralık oluşturup, masmavi gökyüzünü izlerdi. Kimdi bu mavi gökyüzünü yapan? Düşünmeye çalışırdı. Onu yapan her kimse gece yıldızları da çok güzel düşünmüş diye içinden geçirirdi. Hala ne zaman akşam gökyüzüne, yıldızlara baksa kusursuzluğu hissediyordu.
Birden ölümü düşündü. En sevdiği varlık anneannesiydi. İki yıl önce rahmetli olmuştu. Acaba içindeki boşluğun sebebi onun ölümü olabilir miydi? Bu da olamaz diye düşündü. Ne de olsa iki sene geçmişti aradan. Artık anneannesinin ne görüntüsü ne sesi kalmıştı onda. Her şey tatlı bir anı olmuştu. Anneannesinin en büyük hayali, onun üniversiteye gittiğini görmekti. Ama ne yazık ki görememişti...
Acaba içimdeki boşluğun sebebi ne diye düşündü? Bir yandan pizzasının soğumuş kenarından yemeye çalışıyor, bir yandan da düşünüyordu. Televizyondaki gemi görüntüsü, ona ortaokul yıllarında duyduğu bir sözü anımsattı. ” Sığınacak limanı olmayan bir gemiye, hiçbir rüzgâr yardım etmez.” Şair ne de güzel söylemişti. Gerçekten de öyleydi. Kendisini sığınacak limandan çok uzak hissediyordu.
Derken pizza bitti. Aslında çok uykusu da yoktu, ama oracıkta uyuyakaldı. Bir rüya gördü. Sabaha karşı ezan sesi ile uyanmıştı. Önce duşa girdi, sonra ortalığı topladı. O gün yapılacakları, o hafta, o ay yapılacakları tek tek yazdı. Günlük, haftalık, aylık hedefler belirlemişti kendisine. Yeni hayatının ilk günü başlamıştı. Ali hayatının amacını bulmuştu, artık sığınacak bir limanı vardı.
Her gemiye sığınılacak bir liman ve dümende iyi bir kaptan lazım, doğru limanı bulmak nasip olsun inşaAllah
YanıtlaSilAmacımız ve hedeflerimiz hiç eksik olmasın.. dönüp dolaşıp sığınacağımız soyut bir amacımız hep olsun.. öyle ki bizi koca denizde boğulmaktan koruyacak, tehlikelerin farkına vardıracak..
YanıtlaSilsığınacak limanı olmayan bir gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez.. sığınılan limanın gerçekliğine dikkat :)
YanıtlaSilHayati gelişi güzel yasamak yerine,anı yasamak yerine anımı dizayn eden hedeflerimin olması ve bu hedeflerin asıl amaca uygunluğu..
YanıtlaSilKaleminize saglik:)
Düşününce çok yere varılıyor… düşünüp ibret alanlardan olabilmek ne güzel
YanıtlaSilDoğru limana sığınmak dileğiyle 🙂
YanıtlaSil