Konuşarak Halledemiyorsak Peki, Nasıl?
Yan yana geldiklerinde ise derdini anlatmaya çalışıyordu. Ama Ekrem hiç orda değilmiş gibi tepkiler veriyordu. Aylin olanlara bir türlü anlam veremiyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Sadece nikah tarihine yetişme telaşı içinde idi.
Evet, dedi içinden Ekrem çok yoğun. Evle ilgili konularla ilgilenemiyordu bu yüzden doğal olarak. “Kolay mıydı? Tabi ki değildi! Hem de bu devirde evlenmek. Bu devirde ne kadın olmak ne de erkek olmak kolaydı.” diye kendini ikna ediverdi.
Ev bulmak hele işin en zor tarafıydı. Günlerce ev aramıştı, sokak sokak dolaşmıştı. Annesi kızmıştı; “Bu senin işin değil, nişanlınla birlikte ara!” Nihayet bulmuştu evi ama bu seferde Ekrem’i ikna etmek de zorlanmıştı. Hem hiçbir hazırlığa yardım etmiyor. Hem de hiçbir şeyi beğenmiyordu.
- Hayatım bu ev bizim için yeterli. Biraz daha elimizi toparlar sonra daha iyisinde otururuz demişti. Ekrem evi küçük bulmuş, biraz daha manzaralı bir yerde daha lüks bir şey istemişti.
Aylin ben herkesi ikna ederim modunda idi. Ama ikna edemediği kişilerde vardı.
Annesi Ekrem’in ilgisizliği ve rahatlığından hoşnut değildi. Bir gün kızını bir güzel karşısına alıp konuştu.
- Kızım bak! Bu iş böyle olmaz. Baban bu durumdan rahatsız. Bu adamın evlenmeye gerçekten niyeti var mı? Emin misin?
- Ne demek bu? Annecim! O çok yoğun biliyorsun. Bu devirde kolay değil para kazanmak hele ki helalinden.
- Kızım, kaç gündür ev sahibi arıyor, daha kira ödenmemiş. Senin verdiğin depozito ile ev tuttun. Dahası mobilyaları seçmeye bile gelmedi. Gelinlik için karar verilirken yoktu.
Aylin gülümseyerek;
- Anne o giymeyecek gelinliği biliyorsunnnn…
- Kızım, bu adam hafta sonu da çalışmıyor değil mi? Peki, nerde kaç aydır?
- İşte şampiyonluk maçı vardı. Yurtdışına gittiler, biliyorsun epeydir tatil yapmadı.
- Bu adam futbolcu mu? Ne maçı?
Annesi çok sinirlenmişti. Hiçbir şey demedi. Annesinin yüzünü asması ve sırtını dönüp gitmesi çok olağan bir durum değildi.
Tamam, anne, anladım dedi arkasından koşarak takip etti. Annesi ona döndü ve;
-Sen bence biraz bahane buluyorsun. Bu adam yok da hiç mi ailesinden kimse olmaz. Bir kız kardeşi, bir yengesi, bir babası, annesi de mi yok? Bu insanlar seni istemeye geldi değil mi? Hani! Neredeler şimdi.
Annesinin sesi titriyordu onu hiç böyle görmemişti.
- Baban bu işe el atarsa kötü olur. Sen üzülme diye karışmıyor. Söylenmeye başladı haberin olsun. Her şeyin bir yol ve yordamı var. Kafana göre sen tek başına iş yapamazsın kızım. Dahası bu noktada artık bizi destekçi olarak bulamazsın. Bu ne demek biliyorsun.
- Sen onu hafta sonu çağır baban bir konuşsun. Biz sana bugüne kadar her konuda destek verdik. Ama yolunda gitmeyen bir şey var. Senin üzülmeni istemiyoruz dedi ve kızının alnından öptü.
- Tamam anne, haber edeceğim. Ama boşuna endişe ediyorsunuz ve üzülüyorsunuz.
Aylin bu konuşmayı beklemiyordu. Ama annesi onunla konuşunca içine çöreklenmiş olan kuşku ortaya çıkmıştı. Kaç gündür ona telefonla da ulaşamamıştı.
Ailesinden bir kişinin bile telefonu yoktu.” Niye bu kadar ilgisizdi acaba ailesi? Acaba beni istemiyorlar mı?” diye düşündü.
Sonra sosyal medyada hesaplarını kontrol etti. “Neden daha önce aklıma gelmedi “diye düşündü.
İlginç dün iş yemeğindeymiş. Bir arkadaşının işe vedası varmış. Herkes çok mutlu görünüyor, dahası herkesin yanında bir bayan var. Ekrem’in yanında da biri vardı.
“Ben nerde yanlış yaptım “diye düşündü. Gerçekten yanlış yaptığı bir şey olmalıydı. Bu hak ettiği bir şey değildi. Sonra gözünden birkaç damla yaş geldi. “Belki de hak ettim” dedi. Sonra kendine kızdı. “Hemen dolduruşa geliyorum” diye düşündü.
Ne yapmalıydı, zaten telefonuna ulaşamıyordu. Ertesi gün işyerinden aramaya karar verdi. Sabah bunun iyi bir fikir olmadığına karar verdi. Başta neredeyse her gün saatlerce konuştuğu adam nereye gitmişti? Bir şüphe sarmıştı içini. Nasılsa bir şekilde onu hatırlayacaktı. İçi içini yiyordu ve zorda olsa beklemeye karar verdi.
Evdekilere bir şey belli etmemeye çalışıyordu. Nihayet 3 gün sonra Ekrem onu aramıştı. İçi o kadar da heyecan duymuyordu artık. Telefonu tam açacaktı ki vazgeçti sesini kıstı. “Madem ben ona ulaşamadım, oda bana ulaşamasın” dedi. Arkasını döndü ve duşunu almaya gitti.
Duşta kafasından türlü düşünceler geçiyordu. Bugüne kadar olan süreçteki Ekrem’in tepkilerini hatırlamaya çalıştı. Evi kiralarken ki tepkilerini, mobilya siparişi verilirken ki konuşmalarını hatırlamaya çalıştı.
Nihayet bir hafta sonra kapıda Ekrem vardı.
- İçeri girebilir miyim? Telefonlarıma neden çıkmıyorsun? dedi.
Aylin hiç sesini çıkarmadan Ekrem’ in yüzüne baktı.
- Ben, ben dedi. Seni arayamadım çünkü…Biraz dışarı çıkalım mı? Vaktin var mı?
- Bu aralar yoğunum gelinlik provası var, tüller sipariş edilecek… derken ağlamaya başladı Aylin.
Hüngür hüngür ve için için ağlıyordu.
Ekrem ona dokunamadı. Korkmuştu. Ağlamayı duyan annesi koştu. Kimsenin dokunmasına izin vermiyordu Aylin.
Aylin’in annesi olaya dahil oldu. “Oğlum biz seni sonra arayalım, olur mu?” dedi ve kapıyı kapadı.
Sonraki günler ev sahibi Aylin’i aradı. Aylin ne yapacağını bilmiyordu Ekrem’ in numarasını verdi.
Sonra mobilyacı aradı. Ekrem’in numarasını attı mesajla…Organizasyon firmasından aradılar. Düğün için ön görüşme yapmak istiyorlardı. Ekrem’in numarasını paylaştı.
Gelinlikçi prova için arıyordu. Ona da Ekrem’in numarasını attı. Ertesi gün Ekrem mesaj attı.
-Hayatım gelinlik için provaya ben gidemem. Tamam, bir eşeklik ettim. Haklısın. Hadi! İzin aldım işten yarın gidelim mi?
Ertesi gün;
- Sen cevap verene kadar bir şey yapmayacağım. Kendini iyi hissettiğinde görüşelim. Seni hiçbir konuda zorlamayacağım.
Ertesi gün;
Çocukluk yapma! Telefonu aç hayatım. Hadi! Hatamı kabul ediyorum.
Aylin bilmiyordu ki; insanlarla her zaman konuşarak anlaşamazsın. İnsanların gerçeği algılamak için emek harcamaya, zaman harcamaya, sabır göstermeye, sıkıntı çekmeye, yorulmaya ihtiyacı var.
Bir insan kime, neye fedakârlık gösterir, emek harcarsa ona değer veriyordu. Onu önemsiyor ve onu merak ediyordu.
Aylin evlenme isteği nedeniyle bilinci kapanmış ve gerçeği görmekte zorlanmıştı. İnsanların isteklerini, hayallerini, hedeflerini ve amaçlarını anlayınca konuşmaya gerek kalmıyordu. Seninle aynı hedef ve amaçta ise biri, o zaman çok konuşmaya gerek yoktu zaten. Geri kalan her şey küsurat olarak kalıyordu. Mesele onunla aynı yöne bakıyor musun? Bu sorunun cevabını vermek gerekiyordu.
İnsan konuştuğunda değil bedel ödediğinde anlamaya, duymaya, ilgilenmeye başlıyor. Çok sık şahit olduğumuz öykülerden.. bilinç açıcı bir şekilde ve akıcı bir dille ifade edilmiş.. kaleminize sağlık.. 🌸
YanıtlaSilBilinç açıklığı gerçekten önemli. Tşk ederiz.
YanıtlaSilİnsan ilmi olmayınca, ne yaparsa ne olur bir ölçüsü olmayınca sadece isteklerine göre davranıp birde o şeyi oldurmaya çalışınca ne çok yoruyor kendini ve ne hızlı bozuyor ilişkilerini.. Oysa yapması gereken sadece doğru tepkiyi verebilmek..Gerisi zaten oluşturduğun sebebin sonucundan ibaret..
YanıtlaSil“Aylin evlenme isteği nedeniyle bilinci kapanmış ve gerçeği görmekte zorlanmıştı. İnsanların isteklerini, hayallerini, hedeflerini ve amaçlarını anlayınca konuşmaya gerek kalmıyordu.“ Evet istek ve iletişim gerçeği… Teşekkürler Sevgili Yazar, emeklerinize sağlık. 🌷
YanıtlaSil