İşte O Zaman Seni Anladılar
“Faruk Bey, bak bunlar organik yumurta o sebeple pahalı. 2 lira vereceğimize 4 lira veririz sağlıklı olduğunu, vücudumuza şifa olacağını bildiğimizi alırız. 20 tane alacakken 10 tane alırız ama faydasını görürüz.”
“Bak güzel oğlum
okullar yeni açıldı derslerini günü gününe yaparsan sen de rahat edersin ben de
:) Sınav zamanı stresli olmana gerek kalmaz. Her gün günlük tekrar yapmalısın.
Anlamadıklarını hocana sormalı hiçbir konuyu tam anlamadan geçmemelisin!”
“Güzel kızım senin gibi
genç kızlar daha derli toplu olmalı! Her sabah kalktığında ilk işin yatağını
toplamak olmalı. Yarın bir gün evlendiğinde zorlanırsın. Annesi hiçbir şey
öğretmemiş, ‘ne kadar dağınık bir kız bu böyle!’ derler.”
“Ablacım sana defalarca
söyledim. Eniştemin her dediğini yapmamalısın, bazen sevmediği yemeği, tuzsuz
olmuş olan yemeği bazen de birazı yanmış olan yemeği yesin, tekrar pişirme! En
lezzetlisini de yapsan memnun edemiyorsun! Kendini bu kadar yorma!”
“Necla ablacım harca
harca nereye kadar! Bir de daha fazlasını alamadığın için bana şikâyet
ediyorsun şimdi! Bunun sonu yok! Biraz elini tutmalı, kocanı rahat
bırakmalısın. Adam sana hayır diyemiyor diye maddi açıdan sıkışıyor farkında
değil misin?”
Ne kadar da hayatın
içerisinden sahneler değil mi? Her gün ya duyduğumuz ya kullandığımız cümleler.
Birilerini ikna etme çabası. Hep bir şeylerin değişeceğini, karşımızdakilerin
anlayacağını zannederek anlatmak. “Gel bak bu senin faydana demek, böyle
yaparsan senin için daha iyi” demek. Pek de güzel anlatıyoruz aslında! Nazik
nazik, kibar kibar! Çok da ispatlı konuşuyoruz! Peki, Neden olmuyor? Neden
sonuç alamıyoruz ki?
Biz anlatıyoruz ama
karşımızdaki ne kadar anlıyor? Bunu hiç düşündük mü? Karşımdaki insanın kabı ne
kadar? Anlattığımı anlayabilecek duygu durumunda mı? Anlattığımı anlayabilecek bilinç
açıklığında mı? Diye sormalıyız kendimize. Belki iyi niyetliyizdir ama israf
ederiz. Sözlerimizi, iyi niyetimizi, zamanımızı... Çünkü anlamayana laf
anlatmak boşa kürek çekmektir, bir israftır.
Dolu kaba su konmaz.
Herkes dolmuş taşıyor; tüketim istekleriyle, başkalarına duydukları kinleriyle,
aşk boyutuna getirdiği duygularıyla, para kazanma hırsıyla, Playstation oynama isteğiyle...
Neyse o... Kendisine fayda verecek olana, onu toparlayacak olana açlığı yok
insanların. Gerçeğe açlığı olmayana da gerçeği duymak istemeyene de gerçeği
anlatamazsın! Peki susalım hiç konuşmayalım mı? Kimseye doğru bildiğimizi
anlatmayalım mı?
İşin sırrı anlayacak
kişiyi bulmakta. Öğrenmek isteyene, merak edene, seni dinleyecek olana anlat.
Soru sorana, toparlanacak olana anlat. Sen anlatmazsan zaten o başka bir yerden
duyacak! Başka bir yerden öğrenecek, çünkü istekli, açlığı var.
İngilizce öğrensin diye
başında saatlerce oturup ingilizce çalıştırdığın çocuğun daha ingilizce adını
söyleyemezken karşı komşunun çocuğu internetten kendi başına ingilizceyi
öğrenmiş kompozisyonlar yazıyor. Neden? Hiç düşündün mü? Özel Üniversite mezunu
kız kardeşine iş bulması gerektiğini söylerken ve o seni duymazken, eltinin
Devlet Üniversitesi mezunu, part time bir cafe’de çalışan kızı, senin verdiğin
bir fikirle kendi işini kurdu. Neden? Kızın mutfakta ona verdiğin tüyoları
dinlemezken, yeni nişanlı kuzeni ‘yenge pilavı tane tane nasıl pişiririm?’ diye
sana soruyor. Neden? Defalarca sigarayı bıraksın diye zararlarını anlattığın
kocan, arkadaşı akciğer kanserinden ölünce artık sağlıklı yaşam videoları
izlemeye, senin anlattıklarını anlamaya başladı. Neden?
Yani mesele anlatan da değil...
ne kadar içten ve güzel anlatmakta değil... Mesele anlayan da...
Çünkü güzel güzel
anlattın ama anlamadılar. Ne zaman ki anlamak istediler işte o zaman seni dinlediler.
İşte o zaman seni anladılar…
Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.. demiş atalarımız.. anlayan olup anlayanlara anlatabilmek dileğiyle.. emeklerinize sağlık..
YanıtlaSilArtık dinlemeyene anlatarak yorulmuycaz. Emeklerimizi çabamızı dinleyene yönlendireceğiz...
YanıtlaSilanlayana sivri sinek saz
YanıtlaSilanlamayana davul zurna az diye boşuna dememişler
anlayınca her şey değişir
anlayanlardan olmak ümidiyle 😊
yazarın eline sağlık
Mesele galiba çözüm istemek, işin özünü anlamaya çalışmak, gerçeğe meraklı olmak. Elinize yüreğinize sağlık, Güzel bir makale olmuş.
YanıtlaSilOysa insan çoğu zaman kendinde hata arıyor acaba ben mi anlatamadım bir yerde eksik bir şey mi yaptım diye... Oysa gerçek tam olarak öyle değilmiş. Emeklerinize sağlık
YanıtlaSilOysaki insan hemen konuşmaya başlar anlaşılmak, sesini duyurmak için… Bilmez ki yasayı… Dinleyici yoksa anlatıcı da yoktur…
YanıtlaSilSiz karşınızdaki insana ne kadar anlatırsanız anlatın, o kişi kendi anlamak istediği gibi anlamak ister. Antatıcının anlatması ne kadar önemli ise anlayacak kişinin anlama isteğide o kadar önemli. Bilgiyi anlamak isteyene aktaracaksın.
YanıtlaSilEvettt dinleyici varsa, Anlatıcı da var... Çünkü o zaman denizler mürekkep ağaçlar kalem olsa İLİM anlat anlat bitmez kime aç olana, bilmiyorum diyene, öğrenmek isteyene, açlığımzı doğru ve faydalı yere koymak dileğiyle...
YanıtlaSilNe zaman ki anlamak istediler işte o zaman seni dinlediler. İşte o zaman seni anladılar…
YanıtlaSilKonuş konuş çenem yoruluyor vallahi. Anlamak isteyene denk gelmedim daha :(
YanıtlaSilTam da hayatın içinden, hepimizin yaşadığı problemlere dikkat çekmişsiniz, çok teşekkür ederim
YanıtlaSilÇaba harcadığımız yer çok önemli. Yoksa boşa kürek çekmiş oluyoruz maalesef.
YanıtlaSilNe zaman ki anlamak istediler işte o zaman seni dinlediler...
YanıtlaSil