Seksenlerde Çocuk Olmak Ve Bugün

SEKSENLERDE ÇOCUK OLMAK VE BUGÜN

Son dönemlerde “Seksenlerde çocuk olmak” sanki bir şehir efsanesiymiş gibi anlatılır oldu. Günümüz teknoloji çağının hızlı akışı karşısında, seksenlerin teknolojiden uzak yaşantısı, yeni nesil için çok etkileyici.

SEKSENLERDE TEKNOLOJİ😊SİZLİK

 Seksenlerde çoğu evde renkli televizyon bulunmuyordu. Siyah beyaz televizyonlarda tek bir kanal izlenirdi. Uzaktan kumanda görevini çocuklar yerine getirirdi. 😊 Çatılarda anten vardı. Rüzgar, yağmur, belki bir kuş anteni bozdu mu, iş babalara düşerdi.  Babaların başlıca görevi o anteni düzeltmek için çatıya çıkmaktı. Belli bir saati vardı televizyonların. Gece uyku tutmadı, deyip açamazdın öyle aklına her estiğinde. Mavi ekran belirir, Biiip! diye bir ses kulağını inletir, nasıl kapatacağını şaşırırdın.  Her sabah İstiklal Marşı ile yayın başlar ve aynı marş ile biterdi. 

Herkes için ayrı ayrı kanal olmadığı gibi herkes için ayrı ayrı programda yoktu. Yani çocuk kuşağını babaanne de izlerdi, baba da, anne de. Herkes her şeyi izlerdi. Başka seçenek yoktu ki... Zaping diye bir kelime de lügatta yoktu tabii ki:)

 Bugün dünyayı avucumuzun içine sığdırdığımız cep telefonları da o yıllarda yoktu. Ev telefonlarının kabloları ile çocuklar evde ip atlayabilirdi. Evdeki telefonla telefon şakaları çok bilindik bir çocuk eğlence aracıydı. 

Tam otomatik çamaşır makineleri henüz üretilmemişti. Merdaneli çamaşır makineleri vardı gümbür gümbür evi inleten. Merdanesini çevire çevire kas yapardı annelerimiz. Onu bile bulamayan çoğu kadın çamaşırlarını  kendi elleriyle yıkardı. 

Elektrik süpürgesinin hayali bile yok, çalı süpürgesi vazgeçilmezimizdi. Bulaşık makinesi yoktu ama evin küçük kız çocukları pek bir hevesliydi bulaşıkları yıkamaya. 

Çocukların aklına oyun deyince saklambaç, yakar top, körebe, mendil kapmaca gelirdi. Şimdikiler bu oyunların adını bile bilmez oldu.  Oyundan tek anladıkları bilgisayar oyunları. 

Dört mevsim çocuk sesi duymak mümkündü sokaklarda. Eve kapanan, zorla dışarı gönderilen değil; evden gizlice sokağa kaçan çocuklar vardı. Yollardan geçen araba sayısı o kadar azdı ki, mahalle aralarında duvardan duvara kale yapmak ya da çamaşır ipi asmak çok normaldi. 

Lastik toplar bile bu kadar kolay patlamazdı o yıllarda. saatlerce sektirebilirdik o topları sıkılmadan. Dershane falan yoktu. Ek kaynak da bilmezdik. Okulda ders dinlenir, evde deftere yazılan ödevler yapılırdı. Bugünkü gibi bilgisayardan eğitim yoktu. Karekod okutarak cevaplar dinlenemiyordu. Ama evdeki abiler, ablalar ya da komşu çocuklarının hepsi ihtiyaç halinde öğretmen oluverirdi. 

Sadece çocuklar mı? Yetişkinler için de hayat çok kaliteliydi. Ne trafik, ne iş, ne geçim, ne hayat hiç biri zor değildi. Komşuluk, akrabalık çok yaygındı. Hastalıklar bu kadar yaygın ve çözümsüz değildi..

 Mutlu ve keyifli yıllardı.. 

Bir dönemdi geldi, geçti.. 

Bugün kırklı yaşların sonu, ellili yılların başında olanların en güzel anıları seksenlerden oldu..

VE BUGÜN..

Seksenleri geride bırakmış olsak da, bugün evimizdeki robot süpürgeler, bulaşık, çamaşır makineleri, harika bilgisayarlarımız var. Neredeyse bizimle aynı kapasiteye sahip cep telefonları teknolojinin geldiği son noktayı bize gösteriyor. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte hayatımızA birçok  kolaylıkta girdi. Sadece günlük hayatımızda değil eğitim ve sağlık gibi önemli sektörlerde de teknoloji hayatımızı kolaylaştırdı. Peki hayatınızı bu kadar çok kolaylaştıran teknoloji acaba bize zarar veriyor mu?

İLİŞKİLER

Teknoloji sayesinde her yer yakınlaştı. Kilometrelerce uzaktaki insanlarla görüntülü sohbet edebilir olduk. Kolay ulaşabilir, kolay ulaşılabilir olduk. Ama en yakınlarımızla ilişkilerimizde ise bir o kadar birbirimizden uzaklaştık. Aile olmaktan çıkıp, ev arkadaşından farksız olduk. Ortak soframız, ortak eğlencelerimiz, ortak acımız, ortak hedeflerimiz yok artık bizi birleştiren.  Aynı evin içinde su istemek için atılan mesajlar ilişkimizin boyutunu anlatmaya yeter. Hele pandemi nedeniyle çocuklar iyice bilgisayar başında kaldı. Eğitimi bile online alır(?)oldular.

Yalnız değilsiniz, sosyal medya hesaplarıyla uğraşırken vakit nasıl geçiyor hiç kimse anlamıyor. Yapılması gereken onca iş erteleniyor hep. erteleneni, sonra da yetiştirilemeyen işler insanı daha da strese sokuyor. Kitaplar yerine geçen e-kitaplar artık kitapların kokusunu bile unutturdu bize.

Sonuç aynı evde yalnızlaşan insanlar. Yabancılaşan ebeveynler, artan boşanmalar. Unutulan akrabalıklar, en çok tekrarlanan “Nerdeeeee o eski bayramlar.” Bayramlaşmalar için yapılan ziyaretlerin yerini alan kısa mesajlar. Artık kimse kimseyi anlamaya çalışmıyor, sosyal medya hesaplarından takip ederek beğeniyor yada beğenmiyor. 

Sosyal platformlarda yayınlanan videolar "EN"lerle dolu. En güzeli, en yakışıklısı, en tatlısı, en zengini, en akıllısı, en komiği, En En En..... bitmeyen En' ler...

Peki ya gerçekler..

PSİKOLOJİ

Giderek kalabalıklar içinde yalnızlaşan insan, ekrandan izlediği o fenomenlere benzemeye çalışırken kendini kaybediyor. Sıfır beden karakterlere benzemeye çalışırken yeme bozukluğu yaşayanlar, estetik üzerine estetik ameliyatlarla tanınmayacak hale gelenler, zengin olmak uğruna yapmadığı kalmayanlar...

İlginç olan daha mutlu olacağımızı zannederek bu yaptıklarımızın bizi daha da mutsuz etmesi. Tüketimi teknoloji ile üst düzeyde yaşayan çocuklarımız dahi pedagog koltuğunda. Yetişkinler için anti depresan çoktan o kadar normalleşti ki.

SAĞLIK

Teknoloji bu kadar hayatımızda olunca, elektronik eşyayla  kanka boyutundayız. Teknolojiyle beraber göz hastalıkları, nörolojik rahatsızlıklar, boyun  ve eklem problemleri çok yaygınlaştı. O an hayatımızı kolaylaştıran şeyler, ilerleyen zamanlarda kalıcı zorluklar bıraktı hayatımıza. Hareket kabiliyetimiz giderek azaldı. Yavaş yavaş olduğu için fark edemedik. Önce fiziksel sonra psikolojik ve sonra da sosyolojik olarak sağlığımızı  kaybettik. 

SON SÖZ

Bu hayatta hiç bir şey tamamen faydalı ya da zararlı olamaz. Teknolojiden fayda gördüğümüz alanlar var tabii ki. Ama zararlarını da görmezden gelemeyiz.  Teknoloji kullanımı arttıkça ulaştığımız sonuçların kıymeti  azaldı gözümüzde. Eskiden gazete kuponu ile alınan ansiklopediler okunarak, kütüphanelere gidilerek yapılırdı dönem ödevler.  Şimdi ise internetten bilgiye ulaşmak çok kolay ama o kadar çok bilgi var ki; Hangisi gerçek hangisi sahte ayırt etmek çok zor.

Teknoloji çağında teknolojiden uzak kalmak mümkün değil. Ama teknolojisi  faydamız için yönetmeyi bilmemiz lazım. Aksi halde o bizi yönetir. Bir bakmışız esiri olmuşuz.

Seksenlerde çocuk olmak mümkün değil, seksenlerde çocuk olanlardan başka😊

Ancak seksenlerin masumiyetini yakalamak için, en azından bu akşam televizyonun ve internetin fişini çekebiliriz. 

Bakalım neler oluyor?


  ***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 
Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 
***

 

 

Yorumlar