Azmin Zaferi

Hani, arı gibi azimli olmak deriz...

Bu  kadar canlı arasında, özellikle ondan çıkarım yapmak, neden bu kadar önemlidir?

Arılar... Şeffaf kanatları, sarı ve siyah renklerle harmanlanmış tüyleri... Baş, göğüs ve karın olarak üç bölümden meydana gelen vücutlarıyla, uçuşurken kendilerine has çıkardıkları sesleriyle, pek çok mesajı olan canlılar...

 

  Peki, arı gibi  olmak nasıldır?

 Arılar, müthiş bir koku alma sistemine sahiptirler ki zira bal alacağı çiçeğin kokusunu çok uzaklardan alabilirler. Yüz yetmiş adet koku alıcısına sahip olmaları nedeniyle, insanların alamadığı bir çok kokuyu alırlar. Buna nazaran sağırdırlar...

 

Bir tarafta çok olanların, diğer tarafta az olması döngüsü gibi...

Boruyu andıran emici dillere sahip olan arılar, çiçeklerden nektar ve çiçek tozu toplayarak beslenirler ve böylelikle de bitkilerin üremesini sağlarlar.  

Ürettikleri bal, propolis, arı poleni ve balmumu hem kendileri hem de insanoğlu için şifa kaynağıdır. Zira insanlarla aynı gıdaları tüketen tek böcek türüdür arı. Yüksek şifa kaynağı olan balı üretmek, bu küçücük bedenler için oldukça zahmetlidir. Ancak çok sayıda arı birleşerek, takım halinde, belirli bir disiplinle çalışırlar.    

Onlar azimle, birleşenlerin bereketine şahitlik yapanlardır..

Çiçeklerden bal özü toplamak için, küçücük kanatlarıyla çok uzak mesafelere uçarlar.

Mesafenin uzun olması ya da kendilerinin boylarından büyük işlere girişmeleri, onları amaçlarından vazgeçirmez.

Ortak bir amaç için, kanatlarından ne gelirse yapmaya azmetmiş güçlü bir ordu gibi çalışırlar. Yaşamları boyunca bir çay kaşığı kadar balın yalnızca  çeyreğini üretebilmek için, dakikada 11.400 kez kanat çırparlar.

 

    

Ne muazzam bir azim... 

Bu azimle çalışan ortalama 50-60 bin kadar arı, yılda 1 kg bal üretir. Ürettikleri balları, sahip oldukları mimarlık zekalarıyla altıgen şeklinde inşa ettikleri peteklere biriktirirler. Böylelikle faydayı, estetikle sunup, tüm insanlık için iyi bir iş çıkarırlar.

İnsanoğlunun arılardan deneyim transferi yapabileceği ne çok bilgi var.

Mesela birleşerek, belirli bir disiplinle çalıştığımızda, tek başına alacağımız sonuçtan daha fazlasını almış oluruz...

Aynı zamanda insanı hedefine ulaştıran şeyin azim olduğunu küçük dostlarımızdan öğreniriz.

Başımıza gelen sorunlara, şikayet etmeden, azimle çalışıp, hedefine yönelik ilerleyen bir canlı olmak... Evet, şikayet etmeden ve hayatta var olma sebebine odaklanarak…

Çözümünü dış dünyada aramadan sebep oluşturan tarafta olmak, hayatın içinde marifet için, durağanlık yerine bir hedef doğrultusunda harekete geçmek...

Tüm bu mesajları bir minicik arı veriyorsa, doğada kim bilir ne kadar çok keşfedilecek şey vardır …

Peki kendimize dönüp baktığımızda, hayatın içinde arı gibi çalışsak ne olur?

Hayatın keyfi, azimle gelmez mi?

Peki ya bereket? çalışarak kazanılmaz mı?

Hayat insana der ki; “Sebebine konsantre ol, sonuç benim işim!”

  ***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır.

***