Vefa

Telefon sesiyle birden yerinden irkildi Serpil; duyduklarından sonra: “ Anne annem”  diyerek, uçak biletini ayarlayıp yola koyuldu. Yolda hem ağlıyor hem de kendisine kızıyordu… “Nereden çıktı ki bu Amerika seyahati? Annemin kötü olma riski vardı. Bak işte annemi yalnız bıraktık. Anlatamadım ki patrona..." Söylene söylene annesinin yanına geldi Serpil. Biraz da kız kardeşi Figen'e kızıyordu içten içe... Figen doktor olmuştu ama annesine pek faydası yoktu. Doktorların "artık eve götürün yapabileceğimiz bir şey kalmadı” dediği bir evredeydi Saniye Teyze. Dünya iyisi Saniye Teyze, evlerinin alt katındaki küçük bakkal dükkanında yıllarca of, demeden çalışmıştı. Bir taraftan evlatlarını yetiştirmişti… İki çocuğu da istediği imkanlara sahipti artık. Serpil, annesine vefalı bir çocuktu. Saniye Teyze,  Figen’i aramaya çekinir, tahlil sonuçlarına Serpil’in bakmasını ister.  Serpil de  annesinin neye ihtiyacı varsa, onu seve seve yapardı. Annesinin mutluluğu onun için çok önemliydi. 

Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat geren iyi bir evlattı. Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdiler, şimdi tabiki ben de onlara merhamet göstereceğim ve onlara kol kanat gereceğim, düşüncesi hakimdi O’nda. 

Saniye Teyze, yaşlılığın getirdiği hastalıklara yenik düşmüştü. Artık sahne evlatlarındı…

Figen, Serpil’in tam zıttı annesine karşı sınırları olan, haftada bir gün öylesine arayan   ilgisiz  bir evlattı…  

Saniye Teyze domates kurusu, doğal yaprak, turşu… Elinden ne gelirse yapar yollar kızına kıyamazdı “O yemezse boğazımdan geçmez” derdi. Figen, buna karşı bir teşekkürü çok görürdü. 

Yıllar, yılları böyle kovalamıştı. Artık sona yaklaşılıyordu… Ve Serpil bir türlü kafasındaki düşünceleri atamıyordu:

Bir anne dokuz evladına yetebilir de dokuz evlada 1 anne fazla gelebilir mi?… Bir insan, nasıl olur da yıllardır emek verilen yerden göz çekebilir görmezden gelebilir? Bir evlat, annesine vefa gösteremezse, kime gösterebilir ki? İnsana teşekkürü olmayanın, hiç  şükrü olur mu? 

Serpil birden irkildi…. Annesinin mezarı başında saatlerdir oturmuş dua ediyordu. O günü hiç unutamıyordu. Figen’in gelişiyle çıkmıştı derin düşüncelerden. Figen de duasını etti, biraz gözyaşı… Kimbilir belki derin bir pişmanlık ve tövbe… İki kardeş, yeni sınavlara doğru, yola koyuldu…

 

  ***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 
Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

*** 

                                                                             

Yorumlar

  1. Çok güzel bi yazı olmuş. Yazara teşekkür.
    İyi bir ölçü olmuş şu cümle insanları değerlendirirken "Annesine vefalı olmayan kime olabilir ki?"

    YanıtlaSil
  2. Vefalı olmak, bedel dengesini ödeyebilmek hepimize nasip olsun inşallah 🤲

    YanıtlaSil
  3. Rahatlık tuzağı, başı tatlı sonu acı biten bir öyküdür maalesef...
    Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. İnsana teşekkürü olmayanın RAB bine şükrü olur mu? Bir alimin sözü geldi aklıma: bir teşekkürü 2 şükürü olmalı insanın...

    YanıtlaSil
  5. İnsana teşekkürü olmayanın şükrü olabilir mi? Derinden düşünülmesi gereken bir cümle

    YanıtlaSil
  6. İnsana teşekkürü olmayanın, Rabbine şükrü ıolurmu ? Ne kadar da doğru🙏☘️

    YanıtlaSil

Yorum Gönder